What is Wrong with Modernism? WWM - modernizmin sorunu ne?-

Adolf Loos - Villa Muller
Neil Leah'ın editörlüğünü yaptığı Re-thinking architecture isimli kitap, mimarlık disiplininin dışındaki disiplinlerden mimarlığa bakan düşünürlerin, bu alanda ortaya koyulan ya da koyulacak olan ürünün eleştirisi ya da gelecekte nasıl olması gerektiği üzerine kaleme aldıkları makalelerden oluşmaktadır. İçerikler kitapta beş bölümde toplanmıştır. Bunlar: Modernism Phenomenology Structuralism Postmodernism Poststructuralism Kitapın bölümlenişi modernizm ile başlamaktadır. Nitekim mimarlık pratiğini ya da günümüzde geçerli her hangi bir sosyal olguyu, 'modernizm' i anlamadan, özümsemeden, kavrayabilmemiz güçtür. Editör, modernizm terimini modernitenin estetik pratiği olarak tanımlamaktadır, ancak özünde modernizm periodunu tanımlamanın neredeyse imkansız olduğunu da vurgulamaktadır. Editöre göre, bazıları için modernizm, Descartes ile başlar ve aydınlanma ile tanımlanır, bazıları için köklerini Charles Baudelaire'e , Gustave Flaubert'e ve 1848 devriminin kanlı baskısına borçludur, bazıları içinse sadece bir 20.yy durumudur. Kuşku yoktur ki modernizm çığır açan bir sosyal değişimdir. Bu sosyal değişim modern olana dönüşme sürecidir. Modernite, nerede başlayıp nerede bittiği (ya da bitip bitmediği) tanımlanamasa da, kitlelerin, yığınların bir araya geldiği, insanların kalabalıklar içinde kendini kaybettiği ve yeniden bulduğu, ötekiyle karşılaştığı, ötekini anlamaya çalıştığı, kalabalıkların gücünün keşfedildiği, onların dile geldiği konuştuğu, eyleme katıldığı, dünya üzerinde gerçekleşen herşeyi etkileyen (tek bir insanın güne uyanma şeklinden, devletlerin yönetim biçimlerine) bir değişim, dönüşüm, devrim, akımdır. Dünya modern olma yolunda sürekli evrilirken, sanat, müzik, ve başka birçok disiplin gibi mimarlık da bu modernizm akımının etkisi altında evrilmiştir. Bugün modernizm sonrası akımlara baktığımızda hiçbirinin modernizm kadar heyecanla karşılanmamış, ancak hiç birinin de modernizm kadar yıkıcı, dönüştürücü, yok edici olmadığını görürüz. Daha ileri götürürsek bir paradigma kaymasıyla ele aldığımızda, modernizmin, aslında sosyal bireyin ve onunla ilgili herşeyin modern olma yolundaki evriminin -modernite projesinin- tamamlanmamış bir süreç olduğunu, postmodernizm, dekonstrüktivizm gibi modernizm sonrası karşımıza çıkan akımların aslında modernleşme evriminin yöneldiği farklı yollar olduğunu söyleyebiliriz. Normatif bir söylemle modernizm sonrası ortaya çıkan bütün akımlar, modern hayatın bireyler üzerinde yarattığı baskıya karşı oluşmuş, bireyin modern olmaya karşı bastırılmış isyanını dile getirmeye çalışmıştır. Ancak modernizmin çizdiği sınırları aşamamış, onun oluşturduğu kabuğu parçalayamamış, onun ana kurallarından kopmadan, onu tekrar tekrar yeniden üretmiş, çoğaltmış ve farklı kombinasonlarını ortaya koymuştur. Yani modernizm yıkılıp,yok olmamış, ancak kendi yarattığı anksiyeteden beslenerek dönüşmüştür. Modern olmanın, modernliğin temelleri insanın kendini keşfine dayanır. Modernizmin sloganı 'insan için tasarımdır' İnsanın doğaya hükmetmesi, doğadan üstün bir düzen kurması amacı güder. Teknoloji ve tasarım bu amaç doğrultusunda insan için vardır. Modern olma süreci içerisinde düşünürler ve mimarlar insan için daha iyi ya da faydalı olanın ne olduğu sorusuna cevap aramışlardır. Örneğin Adolf Loos yanlış estetik diye bir tanım ortaya koymuş ve süslemenin ölümcül olduğunu idda etmiştir. Adorno, Functionalism today isimli makalesinde Loos'un tutumunu eleştirir. Adornoya göre stilin bütünüyle reddedilmesi stilin bir başka formudur. Sosyal süreç doğası gereği, bütün belirli planlamalara karşı, amaçsız ve mantıksızca sürekli üretir. Form ve süsleme kişinin bilinçsizce oluşturduğu, kültürel çevreyle olan bağlantılarıdır. Yaşam ancak kendisini yansıtan bu objelerle anlam kazanır.Ne bu objelerde ne de sanatta bütüncül bir amaçlı ya da amaçsız ayrımı yapılamaz. Kişinin yaşam alanını ihtiyaçlarıyla donatmak -ki Loos'a göre bunlar yanlış ihtiyaçlar olabilirhakkıdır, ki bu ihtiyaçlar hatalı bile olsalar bir özgürlüğü temsil ettikleri için fonksiyonel ve gereklidir. Adornonun metninin tümünde bir 'mantık' ve idealize edilmiş 'amaç' karşıtlığı sezilir. Modernizmin temel taşları olan bu iki kuralın kişide yarattığı baskıya karşı bir söylemi vardır, ancak Adorno, yine, mimarları, mimarlıktan çok insanı düşünen bir mimarlığa çağırken aslında modernizmin dile getirdiğinden farklı birşey söylememektedir. Modernizmin de söylemi -ürünü farklı görüşlere göre olumlu ya da olmumsuz eleştirilse de- insan merkezli tasarımdır. İnsan egemenliği -kutsallığımodernizmde olduğu gibi anti-modern düşüncelerin de temelini oluşturur. Oysa ki modern öncesi inançlarda -özellikle doğu toplumlarında- insan doğaya üstün gelmek, onu yönetmek amacıyla değil, onunla birlikte yaşama amacıyla hareket eder. İnsan kendini doğadan ayrı tutmaz doğanın bir parçasıdır.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Simülakrlar ve simülasyon-özet yer yer yorum

İZMIT SAHILI PEYZAJ VE KENTSEL TASARIM PROJE YARIŞMASI